SÜTÇÜ KADIN
Benli elinde; sımsıkı hatırlıyorum, küçüklüğümü:
Öbür elinde; litre-kabı bağlı, ağır bir süt güğümü
Ve Tevfik Paşa Yalısı’na, birlikte yürüyüşümüzü…
İple bağlı litre-kabı, bir ileri bir geri salınır;
Yorgun-metal sesiyle, bir şeyler anlatırdı: “Fısır-fısır”
Ve güğüm-sütü de eksildikçe, katılırdı: “Lıkır-lıkır”…
Annem; yirmiler'in başında, siyah-benek yeşil mantolu;
Sabun kokulu; ne kadar da üzsem, her zaman sevgi dolu
Ve aynen görürdün, siyah-benli burnuyla Belgin Doruk’u…
Yaşım altı, üstümde askılı-kısa-mavi pantolonlu;
Adımlarım yetişmez, koşardım; boyum, onun yarı-boyu
Ve sonunda görürdük, yalıyla etrafındaki koruyu…
Unutmadım; yalı süs-havuzu köprüsünde, oynamayı;
Yüzen yaprakların arasındaki, durgun sudan aynayı
Ve Sütçü Kadın için geçmişe, gönül borcuyla bakmayı…
Hasan ER