ŞEHİTLİK CADDESİ
Buradasınız: Anasayfa / BLOG
18 Mart 2021, Perşembe
ŞEHİTLİK CADDESİ
Paşabahçe'de bir cadde; bir yanı mezarlık, adı Şehitlik Caddesi… Dondurma arabası görünürken köşesinden, hem de üç tekerlekli; "Dondurmam kaymak! Bitiyor be, vişne-sade!" diye bağırırdı, sahibi.
ŞEHİTLİK CADDESİ

                    ŞEHİTLİK CADDESİ

Paşabahçe'de bir cadde; bir yanı mezarlık, adı Şehitlik Caddesi…

Dondurma arabası görünürken köşesinden, hem de üç tekerlekli;

"Dondurmam kaymak! Bitiyor be, vişne-sade!" diye bağırırdı, sahibi.

 

Kirli-terli parmaklı ve şıkırdaklı plastik ayakkabılarımla;

Heyecanla koşardım evime, mavi-askılı kısa pantolonumla;

Eli Benli, Burnu Benli, Boynu Benli Annem’den isterdim; bir dondurma…


Gerçek aşkı da ilk defa gördüm, orada; Altın Dişli Fatma Abla’da…

Mehmet’ini sayıklayarak ve bilerek öldü, loğusa yatağında;

Mezarlık yokuşunda, her zamanki akordiyon sesi; duyulduğunda...

 

İyem tablolarındaki gibi iri-mahzun gözlü Emine ve Güler;

Evimizin önündeki dut ağacına çıkar, oynardık; hep beraber.

Bazen de değiştirerek okurduk; Teksas, Tom Miks ve resimli dergiler.

 

Sene bin dokuz yüz altmış, Rahmetli Babam’ın tutundum bir paçasına;

Teslim etti beni, Paşabahçe’de; Öğretmen Remziye Zeytinkaya’ya.

Ter bastı, burnum da akar gibi oldu; öğretmenin ana kucağında...

 

Kalın cam gözlük, siyah kolluklu Numan Öğretmenim; üçüncü sınıfta,

Ağzından tükürük sıçratarak anlatırdı dersi, pek de heyecanla…

Tahtaya kalktığımda tebeşir tozları dolardı, ağzıma-burnuma.

 

Mahalleden de komşuydu, çatık kaşlı sınıf arkadaşım Mine Tekgöz;

Onun için yanına gidip, konuşamazdım aklıma gelen; birkaç söz!

Sınıf birincimiz Fikret söylerdi; Pol Anka, Elvis ve Selçuk Alagöz…

 

Okul çeşmesinden ağzımı dayayıp içerdim, simit kokulu suyu.

Sınıf başkanımız Mehmet Kadırga’nın abi duruşu, pek bir gururlu;

Bir kere de ayırmıştı Orhan’la olan, nadir kavgalı durumumu…

 

Mahallemizin arka bahçesinde: Çayır-çimen, tepesi de koruluk;

Üstümüz-başımız yeşilleninceye kadar, top peşinde koştururduk.

Çimen kokusu karışık-mutlu, dizler yaralı; ter içinde olurduk.

 

Komşumuz İtfaiyeci Rahmetli İbrahim Amca “Oku!” derdi, bana;

Eşi Sıdıka Teyze’nin reçelleri, tadı gitmez; hala damağımda.

Ahşap kapımızın yağsız-pirinç kolunun gıcırtısı, hep kulağımda…

 

Bebekken, anacığım süt işi yaptığında; ilgi bekler ağlarmışım;

Boş yere sararmış sırtına, sıcak kucağını ister; hiç durmazmışım.

Koca kafalı, oldukça kısa boylu; hisli ve uslu bir çocukmuşum.

 

Elli kiloluk güğümleri, kuyuya salardı Anam; süt kesilmesin.

Eli-ayakları öpülesi, Allah sana sağlıklı ömürler versin.

Süt ve yoğurt işine rağmen; “Bu evde, temizlik meleği mi var?” dersin.

 

Lambalı Aga radyomuzda istasyonlar arardı, Mavi Gözlü Babam;

Orhan Boran’la Yuki, Vedat Demirci’den de çocuk saati; hiç bıkmam.

Jülide Gülizar’lı haberlerle kaptım, güzel Türkçemiz’i; unutmam…

 

Geçenlerde ziyaret ettim; doğup-büyüdüğüm, bu güzel toprakları:

Şehitlik Caddesi daralmış; bağrına saplamış, çıkmaz sokaklarını!

Zaten koru-çayır da kalmamış; sadece soru işareti ormanı!..

                                                                                            Hasan ER

Etiketler
pasabahce
sehitlikcaddes
sehitlikmezarligi
fikretergin
minetekgoz
mehmetkadirga
mehmetulkutasir
remziyezeytinkaya
dondurma
ben
ask
logusa
akordiyon
nuriiyem
texas
tommiks
teksas
paulanka
elvispresley
selcukalagoz
cesme
itfaiyeci
damak
pirinckol
sutisi
sut
gugum
yogurt
agaradyo
orhanboran
yuki
vedatdemirci
julidegulizar
turkce
cikmazsokak
koru
cayir
soruisareti
pasabahceilkokulu
hasaner
Detaylı Bilgi İçin Bizi Arayın