MAKAMLAR VE ŞEREFLER
Paradokslar, yanılgılarla dolu bir toplumda yaşıyoruz. Sorgulatmaktan uzak yanlış-eksik eğitim bir yana… Türetilen yanlış inanç ve geleneklerin körebesinde, birbirine çarpıp sürtüşürken… Bir yandan da kapitalist sistemin sömürüsünde yokluk çeken hayatlar…
Makamlar yükseldikçe, artan nedir aslında? Şeref mi artar, yoksa sorumluluk mu? Kapitalist zihniyetin, toplumları yanıltıp oyuncak ettiği çıkmazlardan biri de budur. Sermayenin oyuncak ettiği, ışığı ile kör ederek, kök nedenleri sorgulatmadığı yemlerden biri…
Aslında her insan doğduğunda aynı seviyede, yüksek şerefe sahiptir. Hiçbir ayrımcılık olmadan, zengin de doğsa, fakir de… Fark etmez, aynı onur seviyesindedir. Çünkü masum doğan her bebek, ileride gerekli bilinci edinip onurunu diğer insanların onuruyla birleştirmeye… Böylece toplumsal bütünlüğün bağımsız ve adil bir ferdi olmaya adaydır. Sonrasında hangi koşul ve makamlara gelirse gelsin, zaten yüksek olan şerefinin artması değil… Şerefini koruması söz konusudur. Koltukların, makamların değil; kişilerin şeref ve itibarı olur.
Oysa en küçük bir makam için bile olsa… Ne taklalar atıldığını!.. Akla hayale gelmeyen, ne ayak oyunlarıyla kaydırmalar yapıldığını… Silsileyle ne secdeler edildiğini görüyoruz ve onların adına utanıyoruz!
Bu konuda da teraziler çalışır. Aday, o makamı hak etmiyor ve yine de talip oluyorsa… Bilinçaltı, kendi eksikliği kadar bu rezaletlere yöneltir. Bağımsızlığını engelleyen iç dürtüleri… Daraltarak kavgacı yaptığı altbeyninin tuzakları, ona her şeyi mübah gösterir. Aslında diğer insanların yanında, farkında olmadan kendine de eziyet eder. Bağımsızlığını yitirdiği için adil de değildir. Genel menfaati hiç düşünmez. Kendi çıkarı yanında… Sadece o makama getiren zümreyi gözetir. Daha da korkuncu, eğer o çıkarlarını koruduğu zümre başka bir ülkeyse; kendi insanını düşünmeyen, bir vatan hainidir, artık…
Konuyla ilgili özlemimi, aşağıdaki dizelerde paylaşıyorum:
ÖZLEMELER TRENİ
Ne zaman ki Cumhurbaşkanı’na duyduğu saygıyı;
Birbirlerine de uygularsa, ülkemin insanı;
Özlemeler treni, bulmuştur artık; umut-rayını…
İnsan zaten şereflidir, aramamalı makamı;
Oralar, hakkıyla üretme-hizmet etme fırsatı;
O koltukta başarırsa, onurunu korumayı;
Kalplerde hak etmiştir, “Sayın” hitabını almayı...
***
“Türkiye, seninle gurur duyuyor !” teranesiyle;
“Sayın” koydular, hak etmeyen isimlerin önüne.
Yanlış Türkçeyi de eklediler, hata zincirine;
İzansız kibirleriyle tepindikleri yerlerde !..
“Eğrisi doğrusuna denk geldi !” denebilir, belki:
Hür ve şerefli yaşayıp yaşatsalardı, milleti;
Onur duyarak sessizce anardı, halkımın kalbi…
***
Devlet kadroları, yalnız Cumhuriyet’in olmalı:
Olur mu hiç, kişilerin Başbakan’ı, Bakanlar’ı ?
Onlar, Cumhuriyet’in vakarlı makamı kalmalı.
“Başbakanım !, Bakanım !” dedi; ego vanacıları;
Kullara kul oldular ve sattılar onurlarını.
Zulüm bu !.. Kişiler, kişinin tapulu malları mı?
Akraba bile olsalar, bu hitaplar olmamalı…
Hasan Er
Onur: Şeref / Gurur: Kibir